1 Eylül 2012 Cumartesi

kızımın evde son gecesi



Derya , 1 Eylül 2012 dünya barış gününde evleniyor.

Kızımın bekar olarak evde son gecesi. Bu gecenin diğerlerinden farklı geçmesini bekliyordum, oysa her zamanki gecelerden biri. Evde ben dahil herkes, yarının hayatımızda büyük bir değişikliğe yol açmayacağını düşünüyor sanırım. Eş dost telefonla arayıp önce yardıma ihtiyacım olup olmadığını soruyor, ardından da heyecan var mı? Heyecanlı olmadığımı söylediğimde, cevap yeterli gelmiyor olsa ki -üzüntü vardır  o zaman... diye ekliyorlar. Bende ne heyecan, ne de üzüntü; şimdilik bu duygulardan eser yok. Sanki değişen hiç birşey yok gibi geliyor bana. Normal değil miyim acaba?

Ama bir durgunluk var üzerimde . Bir ağırlık, bir yavaşlık... Ne koşuşturmak istiyorum bir şeylerin peşinde, ne de ruhumu  koşturmak. Tabiatıma çok aykırı olmakla beraber, bilerek yavaşlattım kendimi. Başıma gelenleri sakin, dingin bir şekilde yaşamak istiyorum sadece. Belki de geçen kış kızın evliliği, oğlanın üniversite sınavı derken sürekli  koşuşturmak zorunda kaldığımdandır, kimbilir? Artık ortalık sütliman, herşey yoluna girdi çok şükür.

Bu dinginliğin arasından damla damla bir hüzün süzülüyor,farkettiğim. Hüznün üzüntüyle hiç alakası yok bana göre. Üzüntüde geçip gitme vaadi var, ardından da sevinç beklentisi. Oysa  hüzün  yaşanmışlıkların bir sentezi ve daha derin, daha köklü bir duygu. Bir kayıptan, ya da travmadan beslenmiyor, anlamak, hissetmek ve özgür bırakabilmekle alakalı çoğu zaman. İçinde çokça da kabul edişi barındırıyor ayrıca. Bu nedenle yorucu bir mücadele olmaktan çok, dinlendirici ve sakinleştirici bir hissediş. Savaş değil , barış hali.

Bundandır ki ben kızımı yeni hayatına yolcularken hissettiğim sadece hüzün ve gurur. Yarın dökeceğimden emin olduğum birkaç damla göz yaşı ise , tanığı olacağım görsel tablonun şahaneliğinden . Ve ben bu manzarayı hafızama kazımak için olabildiğince sakin ve telaşsız olmayı planlıyorum, bakalım becerebilecek miyim?

Kızımın adı Derya. Onun adını babasıyla beraber deniz lisesi talebelerinin 19 mayıs törenlerini izlerken koyduk. Kız da olsa, erkek de olsa bu çocuğun adı Derya olsun dediğimizde, gümbür gümbür bir ses  Kaptan'ı Derya Barbaros Hayrettin' in kahramanlık öykülerini anlatıyordu mikrafondan. O zamanlar Heybeli ada deniz lisesinin doktoru olan kocam beyaz kıyafetlerinin içinde ne kadar da yakışıklıydı allahım! Büyük bir aşkla kabul etmiştim bu ismi, bugün gibi hatırlıyorum.

Bu gece Derya 'yı iyi geceler öpücüğüyle tek başına odasına yolladığım son gece. Mutluyum. Huzurluyum. Ve dilimde bir nağme...

Bir firtina tuttu bizi, deryaya kardi
O bizim kavusmalarimiz ah yarim, mahsere kaldi


Mapushanede yata yata, yanlarim cürüdü
Pencerden baka baka ah yarim, ela gözler süzüldü

Yeni cezve yeni cezve, kaynar kaynamaz oldu
O benim nazli yarimin dilleri, söyler söylemez oldu


Renkli rüyalar kuzucuğum...