30 Mayıs 2012 Çarşamba

anneme





Ben ne zaman bu kadar büyüdüm anne? Daha dün senin küçücük kızın, dağlar kızı Reyhan'ındım. Üç yaşlarında babasına "ben bir küçük cezveyim" plağını çalsana diye uzatan, onüçünde bisikletini her hafta sonu söküp, yeniden takan, onyedisinde üniversiteli olan kızın ne zaman büyüyüp evlendi , çocuk sahibi oldu da şimdi kendi kızını evlendirme telaşı içinde?

Peki anne sen nerelerdesin bunca zamandır? Görüyor musun beni bulunduğun yerlerden? Gezmeye giderken oğlan çocukları gibi "elbise giymem, pantolonumu isterim" inadıyla salonun ortasında tepinen,  sabırla "bugün bana, yarın kendine" deyip ev işi yapmaya zorladığın, evlilik aşamasında  "ayıp olur" diye özel konular dahil hiç bir konuda geyik yapmadığın küçük kızın şimdi kaynana olmaya hazırlanıyor , biliyor musun anne?

Ne kadar erken beni bırakıp gittin. Sana artık ihtiyacım olmayacak kadar büyüdüğümü sanırdım ne kadar yanılmışım. Tam da şu sıralar, seninle konuşmaya, dertleşmeye öyle çok ihtiyacım var ki anne.
Eğer bir yolunu bulup bir araya gelebilseydik, sana söyleyecek o kadar çok şeyim var ki...

Şu sıralar aklıma en çok takılan konudan başlayayım;
Hani hatırlar mısın, nişanlımın ailesiyle birlikte bizi ziyaret ettikleri ilk gün vardı ya...O gün ikimiz de çok telaşlıydık. Sen evi derleyip toparlama ve misafire çıkarak bir şeyler hazırlama telaşındaydın, bense kendimi güzelleştirme. O koşuşturma içinde senin hiç farkında değildim. Bir ara ben saçlarımı fönlerken yanıma gelip, önüme oturmuş "benim saçlarıma da bir şekil ver "demiştin. Çok garipsemiştim bu isteğini. Sen koskocaman bir anneydin. Niye güzelleşmeye çalışıyordun ki? Güzelleşmek benim gibi genç, yüreği kıpır kıpır, heyecan içinde olanların hakkıydı oysa. Sen ise bir kadın değildin ki benim gözümde, anneydin o kadar.

Ah annem, canım annem, şimdi olsan da eline ayağına dolanıp öpsem, af dilesem senden. Gençliğimin çiğliği ile sana söylemesem de aklımdan geçenler için pişmanlığımı göstersem. Sen çok güzel bir kadınsın, yorma kendini bırak herşeyi, gel beraber neşe içinde kıkırdayarak ayna karşısında ana kız süslenmenin keyfini çıkartalım diyebilsem. Ama yoksun!

Çağ mı değişti, ben mi değiştim, yoksa kızlar mı bilemiyorum. Ben şu sıralar her akşam kızımı yanıbaşımda buluyorum. Ya internette bana beğendiği bir eşyayı gösterirken, ya da o gün olan bir şeyleri anlatırken. Kızımın bana yaşattığı bu küçük mutlulukları ben sana hiç yaşatamadım anne. O günün şartlarında sıradan diyologlardı bizimkisi. Neşeli bir şeyler anlatır mıydım sana hatırlamıyorum. Gülüyor muyduk seninle; benim kızımla kahkahalarla güldüğüm gibi? Sana kızımın bana taktığı gibi küçük sevimli bir lakap takmış mıydım? Kundiiiiii!!! Takmamıştım, aklıma bile gelmemişti.

Çocuktum anne. Üniversite okumak için dizinin dibinden ayrılıp Ankara'ya gittiğimde de çocuktum, okul biter bitmez evlendiğimde de çocuktum. Belki biraz da geç büyüyen çocuklardandım ben. Seninle sürekli birlikte olduğumuz yegane zamanlar sekiz, on yaşlarımda olduğum zamanlardı. Onda da sokağa çıkmak için senin başının etini yer dururdum. Ne güzel , ne sabırla tutardın beni evde.
-Canım sıkılıyoooooorrr !!
-Sıkı can iyidir, kolay çıkmaz !
Şimdi beni güldüren, o zamanlar çileden çıkartıp hırsımdan ağlamama sebep olan o laflar. Bir de her isteğime, şarkı söyleyerek cevam vermelerin vardı. Ona da çok kızardım. Meğer sen de sıkılıyor muşsun anne. Şimdi anlıyorum. Hiç kendin olamamanın, zamansız olmanın, herşeyden sorumlu anne ya da eş olmanın ağır yükünü ben sırtımda hissettiğim anlarda  anladım seni, ama geç oldu anne.

Eğer beni duyuyorsan bir kerecik olsun; hasta olmadığın, ben evlenirken hatırladığım
sağlıklı zamanlarındaki halinle rüyama gir. Sen konuşmasan da mahsuru yok, ben anlatayım sana.
Anne olmaktan bazen çok mutlu bazen de çok yorgun hissettiğim zamanları, çocuklarımı, tatlı kızımla benim seninle kuramadığım tatlı sohbetleri, gülüşmelerimizi , onunla gurur duyduğumu, tabi böyle bir evlat yetiştirebilmeyi becerdiğim için kendimle gurur duyduğumu, ama seni böyle mutlu etme fırsatı bulamadığım için kendime kızgın olduğumu anlatayım.

Sen belki beni dinledikten sonra, her zaman olduğu gibi o en tatlı, en güzel, en sabırlı gülümsemenle bana bakar da saçımı yumuşacık okşarsın. Belki o an ben uzun, çok uzun zamandır ilk defa anne değilde, çocuk olmanın tadını bir kez daha yaşarım anne.

Seni çok sevdim, beni hoşgör anne!!!






2 yorum:

  1. ben bir küçük cezveyim.....
    elden ele gezmeyim.....

    sen hep yaz emi arkadaşım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sen de bilirsin değil mi bu şarkıyı, ne de olsa aynı yaşta sayılırız:)))

      Sil